JU7IttY. Servet-i fünun edebiyatıServet-i Fünun edebiyatı, diğer ismiyle Edebiyat-ı Cedide, II. Abdülhamit döneminde, Ser­vet-i Fünun dergisi çevresinde toplanan sanatçı­ların, Batı edebiyatı yolunda meydana getirdikle­ri bir edebiyat hareketidir. Bu edebiyat 1896'da başlamış, 1901 yılında sona ermiştir. Recaizade Mahmut Ekrem, 1895 yılı sanatçılarıyla kafiyenin göz için mi kulak için mi olduğuna dair bir tartış­maya girmiş ve bu cevaplarının bir kısmını Ser­vet-i Fünun dergisinde yayımlamıştır. Servet-i Fü­nun, Recaizade Mahmut Ekrem'in Mekteb-i Mülkiye'den öğrencisi olan Ahmet İhsan Tokgöz ta­rafından 1891'den beri çıkarılmaktaydı. Recaiza­de Mahmut Ekrem, bu dergiyi bir edebiyat dergi­si haline getirmek için Dergi ilk kurulduğunda bir bilim dergisiydi. Ahmet İhsan'la anlaşmış ve kendisinin Galatasaray Lisesi'nden öğrencisi olan Tevfik Fikret'i dergisinin kısm-i edebi der-muharrirliğine edebiyat bölümü şefi sırada Mektep dergisinde ve diğer dergi­lerde yazmakta olan ve Recaizade'nin tarafını tu­tan başka gençlerin de, 1896'da bu dergi çevre­sinde toplanmasıyla Servet-i Fünun topluluğu meydana Fünun Edebiyatı'nın Genel ÖzellikleriF Koyu bir "Sanat için sanat" anlayışı Tevfik Fikret hariç Eserlerde sosyal sorunlardan çok bireysel duyarlıklara yönelme Süslü ve sanatlı bir anlatım benimsenmiştir. Arapça, Farsça yeni kelimeler ve ilginç ter­kipler Şiirde beyit biriminin bütünlüğünü kırıp şiiri düz yazıya yaklaştırmışlardır. Geniş müste­zat ve serbest müstezat kullanılmıştır.F Aruzun değişik kalıplarını bir şiirde kullan­ma, konuya ve üsluba uygun kalıp seçme Sone, terza-rima gibi Batı şiiri nazım biçim­leri Fransız edebiyatına bağlı Geniş halk toplulukları yerine az sayıdaki aydın topluluğuna hitap eden "Salon edebiyatı" Roman ve hikâyelerde konular İstanbul'la sınırlandırılmış, olaylar kapalı mekânlarda köşkler, yalılar Şiirde parnasizm, sembolizm; nesirde rea­lizm, natüralizm akımları Tiyatro, hemen hemen hiç yazılmamıştır. Olay kahramanları aydın kesimden seçil­ Hem kulak hem göz için kafiyeyi benimse­ Ağırlıklı olarak "kulak için kafiye" anlayışı Aruz hariç Divan edebiyatı tümüyle redde­ Roman ve öyküde çok başarılı örnekler ve­ Duygu ve hayal unsurlarını gerçeklere ter­cih Anlamdan çok anlatımı ve süslü, sanatlı bir üslup anlayışını benimsemişlerdir. Ses, musiki, söyleyiş ve şekil özelliklerine önem Şiirde bütün güzelliğine önem verilmiştir. Sıfatlara ve doğa tasvirlerine önem veril­ Hikâyelerdeki ve romanlardaki tahlil ve tasvir yetersizliğini giderme Duygular Bağlaçlarla cümleleri uzatma, söz dizimini Fransızcaya benzetme temel Fünun Yazar ve Şairlerinin Genel ÖzellikleriF Hemen hepsi aralarında fazla yaş farkı bu­lunmayan İstibdat döneminin bunalımlı havasını te­neffüs Tanzimatçıların tersine bunların büyük bir kısmı orta tabakadan Batı modelindeki okullarda düzenli bir tah­sil görmüşler, Batı medeniyetini ve bu me­deniyetin sanat ve edebiyat anlayışını öğ­renme imkânı Tanzimatçılar her türde eser vermişken Ser­vet-i Fünuncular tek türde iyi eser verme fik­rini benimsemişler ve Edebiyat-ı Cedide şairleri yalnız aydınlara seslenmişler, "sanat için sanat" ilkesini benim­semişlerdir. Fransız romantiklerini parnasyenleri ve sembolist şairleri örnek Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın tarafından yürütülen bu akım, Servet-i Fünun dergisini sürdüren, kendilerine Fecr-i Aticiler denilen Ahmet Haşim, Refik Halit, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yakup Kadri ve Ahmet Rasim gibi yazar ve şairler tarafından aynı ilkelerle Her iki grup da eserlerinde Arapça ve Farsça sözcükleri bol bol kullanmışlar ve bu bakımdan genç kuşaklar ta­rafından şiddetle Fünun Edebiyatında Öykü ve RomanF Roman ve öyküde çağdaş Fransız edebiyatı örnek alınmış, Realizm ve Natüralizm akımlarından Romanlarda İstanbul’un aydın çevreleri ile saray ve konak yaşamı konu edinilmiştir. Bi­reysel acılar, düş kırıklıkları, aşklar... üzerin­de Servet-i Fünun romancıları, içinde yaşadık­ları çevreyi anlatmışlardır. Romanların ço­ğunda Türk toplumunun ne ölçüde Batılılaş­makta olduğunun örnekleri verilmiş, Batılı yaşam tarzının Türk toplumundaki yansıma­ları gösterilmiştir. Sanatçılar, yerli karakterle­rin psikolojilerini tahlil etmişler; toplumsal yaşamla değil, "ev içi" ile Öykülerde sıradan kişilere ve halkın yaşantısına daha çok yer verilmiş; öyküler roman­lardan daha sade bir dille Gerçekçi akımların gereği olarak sanatçılar eserlerinde kişiliklerini Tanzimat romanında görülen gereksiz betimlemeler bırakılmış, betimleme roman kah­ramanlarının psikolojilerini ortaya koymak için Teknik yönü çok sağlam romanlar yazılmış; modern Türk romanının temelleri atılmış ve ilk örnekleri Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu Servet-i Fünun öykü ve romanları, teknik bakımdan üstünlüklerine rağmen dil ve üslupta hatalı bulunmuştur. Tanzimat'la başlayan dili sadeleştirme çabalarına zarar veren bu "Sanatkârâne üslup" eserleri anlaşılmaz kılar. Kimi yazarlar, eserlerinin 1920'den sonraki baskılarında sadeleştirmeler Fransız dilinin cümle yapısı Türkçeye aktarılmış; eserlerde devrik ve eksiltili cümlelere yer verilmiştir. Dil ve üslupta aydınlara hitap eden bir anlayış Fünun Edebiyatında TiyatroF Tiyatro, doğrudan toplum yaşamını dile geti­ren ve topluma seslenen bir türdür. Servet-i Fünuncular kendi düşüncelerini yansıtan oyunların bu dönemde oynanmasına izin ve­rilmeyeceğini bildikleri için tiyatro eseri yaz­ Bu dönemde tiyatro sahnelerinde tuluat kumpanyaları temsiller vermiş, bu temsiller 1908'e kadar Servet-i Fünuncular 1908'den sonra bazı ti­yatro eserleri ortaya koymuşlardır. Ancak Servet-i Fünuncuların bu piyesleri diğer tür­lere göre oldukça zayıftır. Bu denemelerde konuşma diline yaklaşmak için çaba göste­rilmiş; eserlerde evlenme, boşanma ve ka­dınların medeni hakları gibi konular işlenmiş­ Hüseyin Suat Servet-i Fünuncular içinde tiyatroyla en çok ilgilenen sanatçıdır. Başarılı bir tiyatro dili olan sanatçının "Şehbal Yahut İstibdadın Son Perdesi" 1908, "Deva-yı Aşk" 1910 gibi eserleri Tiyatro alanında bir iki eser veren Halit Ziya, bu türde başarılı değildir. Kâbus 1918 adlı dramı ve Fransızcadan adapte ettiği iki tiyat­ro Füruzan, Fare teknik olarak Mehmet Rauf, roman dışında tiyatro eserleri de yazmıştır Pençe 1909, Cidal 1911, Di­ken 1917 eserlerinden Cenap Sahabettin de bir iki eseriyle bu türe katkıda bulunur Yalan 1911, Körebe 1917.Servet-i Fünun Edebiyatında EleştiriF Servet-i Fünun döneminde eleştiri, daha çok başkalarına cevap verme ya da Servet-i Fünun'un görüşlerini savunma biçiminde geli­ Şair ve yazarlar nazımda kullanılan sözcük­lerin yapaylığı, anlam karışıklığı yönünden ağır eleştiriler alırlar, yine sanatçıların bir kıs­mı Batı hayranlığını körüklemekle suçlanırlar. Kişileri Türk olmayan iki öykü yazdığı için Halit ziya, milli olmamakla suçlanmıştır. Ser­vet-i Fünun yazarları bu eleştirilere cevap verirken soğuk-kanlılıklarını Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Ahmet Şuayp, Mehmet Rauf... gibi yazarlar Batılı yazarların sanat ve edebiyatla ilgili görüşlerini açıkla­maya çalışır; Batılı sanatçıları Servet-i Fünun'da edebiyat eleştirisiyle ilgile-nen tek sanatçı, Ahmet Şuayp 1876 -191O' tır. Ahmet Şuayp, bir edebiyat eserinin psikoloji ve sosyolojinin verilerine dayanıla­rak eleştirilmesi gerektiğini söyler, Fransız eleştirmeni Hippolyte Taine'den etkilenir ve yazılarını Servet-i Fünun dergisinde "Hayat ve Kitaplar" başlığı altında yayımlar. O, eleş­tirilerinde nesnel olmaya çalışır; eserlerin ku­surlu ve güzel yönlerini bir arada Fünun Edebiyatında ŞiirF Servet-i Fünuncular şiirin konusunu iyice genişletmişler; aşk, doğa, karamsarlık, düş kırıklıkları, gerçeklerden kaçış, doğaya yönel­me... gibi temaları işlemişlerdir. Sadece Tevfik Fikret, sosyal konulu bir iki şiir Şiirde "sanat için sanat" anlayışının gereği olarak "estetik olgunlaşma" ya önem veril­ Hemen hemen tüm Servet-i Fünun şiirinde aruz ölçüsü kullanılmış, hece ölçüsü küçüm­senmiştir. Sadece Tevfik Fikret şiirde hece ölçüsünü de Aruz ölçüsü Türkçeye başarıyla uygulanmış, bu ölçüye canlılık Klasik beyit anlayışı yıkılmış, şiirde anlam di­zeden dizeye taşınmıştır. Bir başka deyişle şiir nazım, düzyazıya nesre yaklaştırılmış; cümlenin bir dize ya da beyitte tamamlan­ması geleneği yıkılmıştır. Bunu, Tevfik Fik­ret'in "Balıkçılar" adlı şiirinden alınmış şu parçada görmek mümkündürF Divan şiiri nazım biçimleri tamamen bırakıl­mış, müstezat serbestleştirmiştir. Batı şi­irinden alınan sone ve terzarima gibi biçim­ler ilk kez Şiirde bütün güzelliğine kompozisyona önem Divan ve Tanzimat şiirindeki "göz için kafi­ye" anlayışı yıkılmış; "kulak için kafiye" görü­şü Dil, çok ağır ve sanatlıdır. Şiirlerde Arapça ve Farsçadan alınma birçok sözcük ve tam­lama kullanılmış; çok kimsenin anlamadığı bir dille şiirler yazılmıştır. Servet-i Fünuncuların en büyük yanlışları dil konusunda ol­muştur, "Nahcir" av, "tiraje" gökkuşağı, "saat-ı semen-fâm" yasemin renkli saatler, "Lerziş-i bârid" soğuk titreme... Servet-i Fünun şi­irinde ilk kez kullanılan sözcük ve tamlama­lara Edebiyatımızda "mensur şiir" örnekleri ilk kez bu dönemde verilmiştir Halit Ziya. F Servet-i Fünun şiirinde Parnasizm ve Sembolizm akımları etkili olmuştur. Sanatçıların eserlerinde yer yer Romantizmin etkileri de bir uyak düzeni olan nazım şeklidir. Genel olarak "kısa şiir, türkü" anlamına gelir. İki dörtlük ve iki üçlük­ten oluşur. Kafiye örgüsü, "abab, abba, ccd, eed" biçi­mindedir. İlk dörtlük "abba" biçiminde de olabilir. Türk edebiyatında birçok şair sone tarzı şiirler yazmıştır. Ayrıca Batılı şairlerden sone çevirileri de edebiyatına özgü bir nazım şeklidir. Üçer mısralık bentlerle kurulur. Bent sayısı sınırsızdır. Tek bir mısra ile sona erer. Kafiye örgüsü, "aba, bcb, cdc, d" biçimindedir. Dante, "İlahi Komedya" sını bu nazım şek­liyle yazmıştır. Terzarima, sone kadar yaygın değildir. Tevfik Fikret'in "Şerhayin" adlı şiiri edebiyatımızdaki tek terzarima mısralı bir nazım şeklidir. Önce iki mısralı kısım, sonra dörder mısralı iki kısım gelir. Birinci kısmın ilk mısrası birinci dörtlüğün sonunda, yine birinci kısmın ikinci mısrası ikinci dörtlüğün sonunda tekrarlanır. Dört mısralı kısımlarda, eklenen mısraların ilk üç mısra ile anlam bütünlüğü sağlaması gerekir. Kafiye şeması, "ab, aaaa, bbbb" MüstezatAruz ölçüsünün klasik kalıplarının bozulmasıyla oluş­muş bir nazım şeklidir. Serbest müstezatta aynı anda birden çok aruz kalıbı bir arada bulunur. Fransız şair­lerinin özgür biçimde yazdıkları şiirler-den etkilenen Servet-i Fünun şairleri serbest müstezatı oluştur­muşlardır. Serbest müstezatın başarılı örneklerini Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin ve Ahmet Haşim dönemde şiir ve düzyazı alanlarında önemli sanatçılar vardırTEVFİK FİKRET 1867-1915F Tevfik Fikret Servet-i Fünûn'un şiirdeki öncüsüdür. Türk şiirinin yeni, Batılı bir kimlik kazanmasında çok etkili Fikret'in şiirlerini Servet-i Fünûn anlayışında olanlar ve daha sonrakiler olarak ikiye ayırmak doğru İlk gruptaki şiirlerinde işlediği konular aşk, doğa ve günlük yaşamdaki bazı olaylardır. Bu şiirlerinde "sanat için sanat" düşüncesine Servet-i Fünûn dışındaki şiirlerinde toplumcu bir anlayışa yönelir. Bu şiirlerde ana temalar hürriyet ve medeniyettir. Toplumu saran hürriyetsizliğe karşı yazdığı "Sis" şiiri büyük yankı Fikret, sanatının ikinci döneminde tarihe, dine, bütün ulusal değerlere karşıdır. Ülkenin ilerlemesini, gelişmesini Fikret, aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygular. Şiirde beyit bütünlüğünü kırmış, anlamın beyitte tamamlanması geleneğini sona Nazmı şiiri nesre düzyazıya Şiirlerinde sonenin yanında serbest müstezatı sıklıkla Fikret'in özellikle ilk dönemindeki şiirlerinde dili oldukça ağırdır. Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaları yoğun biçimde Fikret'in şiirlerinde biçim yönünden parnasizmin etkisi Fikret, manzum hikâyelerinde de toplumsal konuları ve sorunları ele Balıkçılar, Nesrin, Ramazan Sadakası manzum Şiirlerini Rübab-ı Şikeste ve Haluk'un Defterî adlı kitaplarda Çocuklar için hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri Şermin adlı bir kitaptadır; bu şiirlerde dil oldukça SAHABETTİN 1870-1934F Servet-i Fünûn şiirinin Tevfik Fikret'ten sonra diğer önemli Cenap'ın hem şiir, hem de düzyazı türünde eserleri vardır; ancak asıl önemli yanı Şiirlerindeki değişmez temalar aşk ve doğa tabiatdır. Aşkı konu alan şiirlerinde bazen çok romantiktir, bazen de Ona göre, sanat sanat içindir, hatta güzellik Doğa ile ilgili şiirleri iç dünya ile dış âlemin çok başarılı bir Cenap, şiirde müzikaliteye büyük önem Aruzu müzik değeri bakımından zengin bulduğu için bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Kimi zaman bir şiirde birden çok aruz kalıbını Şiirlerinde zengin bir lirizm vardır; şairin çok renkli ve geniş bir hayal dünyası Bol bol semboller Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurmaya özen Serbest müstezat, şiirlerinde en çok kullandığı nazım Şiirlerinde süslü, sanatlı bir dil kullanmıştır; sözlüklerden bulup çıkardığı Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaları Sözcük seçiminde sözcüklerin müzikal değerine dikkat Sembolizmden ve parnasizmden etkilenmiştir; fakat o ne sembolisttir, ne de Cenap'ın şiirleri Tama adlı bir mecmuada toplamıştır; kitap halinde Cenap'ın düzyazı türlerinde eserleri vardır Hac Yolunda, Suriye Mektupları, Avrupa Mektupları, Âfâk-ıF Irak gezi yazısı; Körebe komedi, Yalan dram türündeki tiyatro Sohbet ve diğer yazılarını Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri adlı kitaplarında toplamıştırF Tiryaki Sözleri'nde sanatçının özdeyişleri ZİYA UŞAKLIGİL 1866-1945F Servet-i Fünûn döneminin roman ve hikâye alanındaki en önemli Bir Fransız okulunun tek Türk öğrencisi olan Halit Ziya, küçük yaşlarda Fransızcayı öğrenir ve bu dilden çeviriler yapar. Bir süre Fransızca öğretmenliği de Halit Ziya'nın roman, hikâye, anı, tiyatro ve makale türlerinde eserleri Türk edebiyatında Batılı anlamdaki ilk roman örneklerini o Fransız realist yazarlarından etkilenmiştir. Yapıtlarında realizmin etkisi Halit Ziya'nın eserlerinde, dil yalınlıktan uzaktır. Yabancı sözcük ve tamlamalarla yüklü, süslü, sanatlı bir dil Eserlerinde alışılmıştan farklı bir cümle yapısı vardır. Eksiltili cümleler kullanır. Cümlelerin sonunda değişik zamanlı fiiller yer Halit Ziya, romanlarında iyi bir eğitim almış, aydın, sanattan, edebiyattan anlayan kişilerin yaşantısını konu edinir, ilginç karakterler bulmakta çok Kahramanlarını anlatırken nesnel Roman kişileri, yetiştikleri çevreye uygun biçimde konuşur ve Ayrıntıları ortaya koyarken gözlem yeteneğinden Gözlemleri gerçeğe uygundur. Onun romanlarında kahramanların içinde yaşadıkları sosyal çevrelerin gerçekçi betimlemeleri Karamsarlık, yaşanılan ortamdan memnun olmama, hayal kırıklıkları, mutluluğa ulaşamama romanlarında dikkat çeken Mai ve Siyah en önemli romanlarından biridir. Romanın asıl kişisi olan Ahmet Cemil romantik, genç bir şairdir. Mülkiye'de öğrencidir; annesi ve kız kardeşi ile birlikte yaşar. Geleceğe yönelik hayalleri vardır; bastırmayı düşündüğü şiirleri vardır; bir arkadaşının kardeşi olan Lamia' yi sevmekte, onunla evlenmeyi düşünmektedir. Ancak hayallerinden hiçbiri gerçekleşmez; mutluluğu yakalayamaz. Romanda "mai" Ahmet Cemil'in hayallerini, "siyah" ise yaşamın gerçeklerini sembolize Yazarın bir başka önemli romanı olan Aşk-ı Memnu'da Batılılaşmanın Türk toplumunun zengin çevrelerindeki yönü anlatılır. Roman kahramanlarından olan Adnan Bey'in evinde Fransız mürebbiye, Batı müziği hayranlığı, Fransız moda dergileri, piyano vardır. Eşi ölen Adnan Bey, dönem sosyetesinin gözde isimlerinden Firdevs Hanım'ın kızı Bihter ile evlenmiştir. Adnan Bey'in uzaktan bir akrabası olan alafrangalık düşkünü Behlül sık sık konağa gelip gitmektedir. Behlül'ün, Adnan Bey'in kızı Nihal ile evliliği düşünülmektedir. Ancak Behlül ile Adnan Bey'in genç ve güzel eşi Bihter arasında "aşk-ı memnu" yasak aşk ortaya Kırık Hayatlar, Sefile, Nemide, Ferdi ve Şürekâsı, Bir Ölünün Defteri onun diğer İzmir Hikâyeleri, Aşka Dair, Sepette Bulunmuş, Hepsinden Acı, Onu Beklerken, İhtiyar Dost, Kadın Pençesi, Bir Yazın Tarihî, Solgun Demet gibi kitaplarda hikâyeleri Yazar, hikâyelerinde halkın arasından çıkan insanları Kırk Yıl, Saray ve Ötesi Bir Acı Hikâye hatıra türündeki H. Ziya'nın önem verdiği bir diğer tür de mensur şiirdir Mezardan Sesler, Mensur Pek başarılı olmamakla birlikte üç de tiyatrosu vardır Fürûzan, Kâbus, RAUF 1875-1931F Servet-i Fünûn romanının ikinci önemli sanatçısı Mehmet Rauf' Roman, hikâye, tiyatro, mensur şiir türlerinde eserleri Eserlerinde romantik duyguları, hayalleri; özellikle de romantik aşkları Romanlarının asıl konusunu bireyin iç dünyasından Toplumsal konulara uzak duran yazar, romanlarında psikolojik tahlillere, ruh çözümlemelerine önem vermiş, bunda çok başarılı olmuşturF Dilin kullanımında başarılı olduğu söylenemez. Üslubundaki gevşeklik bazen çok basit dilbilgisi kuralları ile ilgili yanlışlara yol açar. Üslubunun süslü, sanatlı olmaması okurlar için bir kolaylık Mehmet Rauf, Eylül romanının yayımlanmasıyla şöhrete ulaşır. Eylül, Türk edebiyatındaki ilk psikolojik Şahıs kadrosu çok dar olan romanda, yazar psikolojik tahlillerde oldukça başarılıdır. Eylül'de olaylar üç kişinin etrafında gelişir. Mutlu bir aile yaşantısını sürdüren Suat kadın ile Süreyya erkeknın Necip adlı bir dostları vardır. Romanda Necip ile Suat arasında gelişen bir yasak aşk konusu işlenir. Servet-i Fünûn romanlarında görülün kötü sonla bitiş bu romanda da Yazar, sayısı bir hayli kabarık olan hikâyelerinde de romanlarındaki gibi kişilerin özel hayatından kaynaklanan kişisel duyguları, aşkları, ıstırapları, hayal kırıklılarını Siyah İnciler adlı kitabında mensur şiirleri CAHİT YALÇIN 1874-1957F Servet-i Fünûn topluluğuna bağlı olduğu dönemde hikâye, roman, makale, eleştiri, polemik alanında tanınmış biridir. Daha sonra sadece politika ve gazetecilikle ilgilenmiştir. Fikret'in ayrılmasından sonra bir süre Servet-i Fünûn dergisini yönetmiştir. 1908'de Tanin gazetesini İlk romanı olan Nadide'de Ahmet Mithat Efendi'nin çok açık etkisi görülür, ikinci romanı olan Hayal İçinde realist bir nitelik taşır. Dili, anlatımı yalın ve Hikâyelerini Hayat-ı Muhayyel ve Hayat-ı Hakikiye Sahneleri adlı kitaplarda bir araya getirmiştir. Eleştiri ve polemiklerinikalem kavgası Kavgalarım adlı kitapta RAHMİ GÜRPINAR 1864-1944F Çok sayıdaki romanı ve hikâyesi ile tanınan Hüseyin Rahmi, Ahmet Mithat tarzı romancılığı sürdürmüştür. Ahmet Mithat romanlarındaki kusurlar onun eserlerinde de Roman ve hikâye türlerindeki yapıtları Edebiyatımızda natüralizm akımının Romanlarında gözlem ve deney ön plandadır. Romanlarındaki kahramanları, karakterlerinin ve çevrenin ürünü olarak ele almış; onların psikolojik özelliklerini soyaçekime ve içinde yetiştikleri çevreye Romanlarında, İstanbul'u tüm canlılığı ile yansıtmıştır; halkın yaşantısını ayrıntıları ile anlatmada çok başarılı Hüseyin Rahmi, "sokağı edebiyata getiren yazar" olarak Gözleme ve çevre betimlemelerine çok önem veren yazar, sıradan insanların yaşantısını gülünç taraftarıyla çok iyi karikatürize Okuru eğlendirerek eğitmeyi Romanları, töre romanı kabul Onun romanlarında, olaylar hep İstanbul'da Romanlarının natüralistlerden en önemli farkı sosyal eleştiriye yer vermesidir. Bu eleştiriyi mizah yoluyla yapar. Bunu yapmak için romanlarında genellikle anormal tipleri işler. Anormal tiplerin ortak özelliği gülünç Romanlarında kimi zaman olayın akışını kesip olayla ilgisi olmayan ayrıntılara ve bilgilere yer Romanları teknik yönden başarılı Konuşma dilinin doğallığını başarıyla yansıtan kahramanları kendi çevrelerindeki biçimiyle Tasvirlerde ve olayın hikâye edildiği bölümlerde dil Şık, Mürebbiye, Cadı, Gulyabani, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Şıpsevdi, Tesadüf, Deli Filozof, Hakka Sığındık, Ben Deli miyim? romanlarından RASİM 1864-1932F Servet-i Fünûn döneminde eser verdiği halde bu topluluğa katılmayan Ahmet Rasim, edebiyattaki Batılılaşmaya karşı çıkıp Servet-ı Fünûncuları Tarih, coğrafya, seyahat, dilbilgisi gibi çok değişik konularda eser veren Ahmet Rasim roman ve hikâye de yazmıştır. Özellikle anı, fıkra ve makaleleriyle başarılı Sohbet ve fıkra türündeki yazılarında İstanbul'daki şehir hayatını tüm canlılığı ve ilginç yönleriyle Başarılı bir gözlemcidir, gözlemlerini aktarmada çok Hüseyin Rahmi'nin roman ve hikâyelerinde yaptığını fıkra ve anıları ile gerçekleştirerek yaşamın en ilginç yönlerini anlatmıştır. Yazarın teknik yönden pek başarılı olmayan "Cep Romanları" başlığıyla yayımlanan pek çok romanı vardır. Bu romanlarda Namık Kemal etkisi çok Yalın ve açık bir üslubu vardır; kısa cümleler kurar. Eşkâl-ı Zaman, Şehir Mektupları, Gülüp Ağladıklarım,F Muharrir Bu Ya adlı kitaplarında fıkra ve makaleleri Şarkıları da olan yazarın pek çok bestesi vardır. Romanya Mektupları gezi yazısı türündeki AKİF ERSOY 1873-1936F Servet-i Fünûn topluluğuna katılmayan sanatçılardan biri olan Mehmet Akif içinde yaşadığı toplumun yaşantısı şiirlerinde bütün yönleriyle Türk şiirine gerçek realizm onunla girmiştir. Daha çok İstanbul'un yoksul semtlerinin yaşamını, ıstıraplarını gerçeğe uygun biçimde yansıtmıştır. Şiirlerinde, yoksullara karşı sergilediği acıma duygusu Şiirlerinde kaynağını dinden alan coşkulu bir lirizm Öğüt verici şiirler yazmıştır. Pek çok şiiri didaktiktir. Lirik-epik türde değerlendirilebilecek Çanakkale Şehitleri, Bülbül gibi şiirleri de Akif şiirlerinde konuşma dilini tüm canlılığı ile kullanır. Adeta konuşur gibi şiir yazar. Akif şiiri düzyazıya nazmı nesre yaklaştırmada çok Bütün şiirlerinde aruz ölçüsünün kullanmıştır. Hece ile yazdığı şiir yoktur. Şiirlerinde aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır. "Sokaktaki insana aruzla şiir söylettiği" ifade Şiirlerinde çok iyi bir işçilik ve çok başarılı bir kompozisyon Şiirlerinde Divan edebiyatı nazım biçimlerin özellikle mesnevi- Manzum hikâyeleri çok canlı ve başarılıdır. Seyfi Baba, Küfe, Mahalle Kahvesi, Hasta, Bebek... gibi manzum hikâyelerinde yaşamı tüm canlılığı ile Şiirleri Safahat adlı yedi bölümden oluşan bir kitapta ÂTİ 1909-1912F Servet-i Fünûn topluluğu 1901 'de dağıldı. Bu tarihten sonra eser veren, özellikle şiir yazan sanatçılar yazdıklarını birtakım dergilerde yayımladılar. Bu gençler arasında Ahmet Haşim, Aka Gündüz, Ali Canip, Tahsin Nahit gibi isimler vardır. Daha sonra bunların arasına Yakup Kadri, M. Fuat Köprülü, Refik Halit gibi sanatçılar da katıldı. Bu genç sanatçılar bir araya gelerek edebi çalışmalarını bir düzene koymak istediler. Bu amaçla 20 Mart 1909'da ilk toplantılarını gerçekleştirdiler. Servet-i Fünûn dergisi bu gençlere sayfalarını Genç sanatçılar sanat ve edebiyatla ilgili görüşlerini bir beyanname halinde Servet-i Fünûn dergisinde yayımladılar. Bu beyanname Türkiye'de bir edebiyat topluluğunun yayımladığı ilk beyanname örneğidir. Edebiyatı çok ciddiye aldıklarını, onu hoş vakit geçirme aracı olarak görmediklerini Sanat anlayışları kendi ifadeleri ile "Sanat şahsi kişisel ve muhterem saygıdeğerdir." Batı edebiyatını örnek alacaklarını, Avrupa'daki benzeri topluluklarla ilişki kurmayı hedeflediklerini belirtiyorlar Batı'daki önemli eserleri Türkçeye çevirtmeyi Topluluğa bağlı sanatçıların eserleri "Fecr-i Âti Kütüphanesi" adı altında Servet-i Fünûn'un ömrünü tamamladığını belirtip Servet-i Fünûnculan Türk edebiyatına bir yenilik getiremeyen Fecr-i Âti sanatçıları, eleştirdikleri Servet-i Fünûn'un devamı olarak kalmışlardır. Sanat ve dil anlayışları da Servet-i Fünûnculardan farklı Şiirlerinde süslü, sanatlı; Arapça Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü ağır bir dil Şiirlerinde kullandıkları vezin Şiirlerinde başlıca temalar aşk ve tabiattır. Onların şiirlerindeki aşk aşırı ölçüde duygusal ve romantiktir; doğa tasvirleri özneldir, gerçeklikten Fransız sembolistlerinden Serbest müstezatı geliştirerek kullanmışlardır. En sık kullandıkları nazım biçimi serbest müstezat Nesir düzyazı alanında önemli bir etkinlikleri Kısa sürede dağılan bu topluluğa bağlı bazı sanatçılar daha sonra Milli Edebiyatçıların arasında yer HÂŞÎM 1884-1933F Fecr-i Âti'nin en başarılı ismi olan Ahmet Haşim'in şiir, fıkra, gezi yazısı türlerinde eserleri Haşim'in şiirleri sayıca az, ama çok başarılıdır. Lirik şiirleri ile dikkat çeken şair, Türk şiirinde önemli yenilikler Fransız şiirini yakından izleyen Haşim, 1908'den sonra yeni bir kimlikle ortaya çıkar, Piyale'deki şiirleri hayal zenginliği, güçlü bir ahenk sağlamış olması ile başarı sağladı ve Ahmet Haşim, Fecr-i Âti dağıldıktan sonra başka bir topluluğa katılmadı. Haşim, şiirle ilgili görüşlerini Piyale adlı şiir kitabının önsözünde Piyale Mukaddimesi açıklamıştır. Haşim'in bu yazıdaki şiirle ilgili görüşleri şöyledir Şiirin asıl özelliği duyulmaktır, şiirde anlam aramak boşunadır. Şiirin dili "musiki ile söz arasında ve sözden ziyade musikiye yakın"dır. Şiirdeki dil "bir açıklama vasıtası olmaktan ziyade bir telkin vasıtası"dır Şiirde "Musiki anlamdan önce gelir." Sözcükler şiire anlam değerinden çok musiki değerine göre girer. Şiirin anlam bakımından açık olması önemli değildir. Şiirin doğduğu yer Onun şiir anlayışı sembolistlere yakındır. O, şiirlerinde, dış dünyaya ait gözlemlerini, iç dünyasında yarattığı izlenimleri yansıtır izlenimcilik / empesyonizm. Şiirlerinde "akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, ormanlar..." gibi doğa manzaralarını ele alır. Sembolistlerin de tercih ettiği bu manzaralar duygulanmaya ve hayal kurmaya çok Şiirlerindeki başlıca temalar "çocukluk anıları, aşk ve tabiattır. Şiirlerinde, yaşanılan dünyadan uzaklaşıp hayali bir âleme sığınma isteği dikkati Haşim'in şiirlerinde dil sade değildir. Ancak son dönemdeki şiirleri öncekilere göre oldukça yalın ve Şiirlerinde yalnız aruzu kullanmıştır. Heceyi "köylü vezni" olarak niteleyen Haşim, hece ölçüsüyle şiir En çok kullandığı nazım biçimi serbest müstezat Şiirleri Piyale ve Göl Saatleri adlı kitaplarında Haşim'in düzyazı türünde az, ama önemli eserleri vardır. Düzyazılarındaki dil, şiirlerinin aksine yalın ve anlaşılırdır. Gazetelerde çıkan fıkra, sohbet, gezi yazısı türlerindeki yazılarında çok başarılı bir anlatımı vardır. Bu yazılarda orijinal buluş ve görüşleri Gurabahane-i Laklakan ve Bize Göre adlı kitaplarda fıkra, sohbet, makale türlerindeki yazıları vardır. Bize Göre'dekl bazı yazılar Türk edebiyatında deneme türünün ilk örnekleri sayılır. Frankfurt Seyahatnamesi adlı eserinde gezi yazıları vardır. Uzun bir geçmişi olan Türk Edebiyatı mesnevi, halk hikayesi gibi türlerle benzerlikler taşıdığı için aslında roman türüne yabancı değildi. Edebiyatımızın Batı’ya açıldığı ilk andan itibaren roman türüne karşı bir ilgi başlamış ve çeşitli çeviriler bu türün iyice tanınması sağlanmıştı. “Tanzimat Dönemi’nde Roman” başlıklı yazımızda edebiyatımızın roman türüyle tanışmasını ele almış ve bu dönemde ortaya konulan ürünlerin ilk olmaları nedeniyle kusurlu olduklarını belirtmiştik. Ancak sanatçılarımızın tecrübe edinmesi sonrasında “Serveti Fünun Dönemi’nde Roman” türünde kusurlar büyük oranda atılmış ve önemli gelişmeler Fünun Dönemi’nde RomanTanzimat Dönemi’nde hakim olan tartışma “Doğu-Batı” tartışmasıdır. Bundan bunalan ve istibdad yönetimin de etkisiyle genç sanatçılar içlerine kapanarak ve Batı’yı örnek alarak “Serveti Fünun” adıyla yeni bir edebiyat anlayışı oluştururlar. Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Ahmet Şuayp ve Hüseyin Suat Yalçın gibi genç isimlerin “Servet-i Fünun” dergisi etrafında toplanmaları ve burada yazmalarından dolayı bu edebi topluluk dergi ismiyle anılır.Bu konuda daha fazla bilgi için “Servet-i Fünun Edebiyatı ile Serveti Fünun Özellikleri” başlıklı yazılarımıza göz atabilirsiniz.Bu edebi topluluk içinde roman türünde eser veren sanatçıları ise Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahit Yalçın’dır. Bu dönemde hakim olan genel anlayışlar içinde “hayal kırıklıkları ve karamsarlık” romanlarda da görülmektedir. Roman karakterine de yansıyan bu melankolik hava okuyucu tarafından tecrübeyle bu dönemde ortaya konulan ürünlerin teknik olarak Tanzimat Dönemi ürünlerine göre çok daha sağlam olduklarını söylememiz mümkündür. Ancak önceki döneme göre çok daha ağır ve süslü bir dil kullanılmış olmasından kaynaklı dönemin halkına hitap etmemesi bu dönem eserlerinin en büyük kusurlarından Fünun Dönemi Roman ÖzellikleriTürk Edebiyatı’nda Batı tekniğine uygun ilk ürünler bu dönemde verilmiştir. Önceki dönemde yer alan roman kusurları büyük oranda ortadan Fünun romanında realizm akımının tesiri akımının etkisiyle güçlü bir ruhsal ve özellikle gerçekçi mekan betimlemeleri romanların en belirgin dönem sanatçıların içe kapanık ve karamsarlık içinde olmalarından dolayı eserlerde “hayal kırıklığı, kaçış” teması oldukça çok Dönemi sanatçıların sosyal sorunlara yönelmesinin aksine bu dönem sanatçıları biraz da baskıdan kaynaklı bireysel konuları ele Fünun sanatçıların ağır bir dil benimsemeleri nedeniyle bu dönem romanlarında oldukça ağır ve süslü bir dil kullanılmıştır. Bu dönem romanları daha sonraki yıllarda yazarları tarafından dönem romanlarında daha çok İstanbul mekan olarak seçilmiştir. Olayların geçtiği mekanlar detaylı ve gerçekçi bir şekilde uzunca daha çok seçkin ve aydın kişilerden seçilmiştir. Bununla birlikte eserlerde geniş bir kişi kadrosu yerine sadece olayların çevresinde yer alan kişiler yer kahramanların ruhsal betimlemeleri oldukça derin bir şekilde Fünun Dönemi Romanları ve YazarlarıBu dönemde aklımıza gelen ilk isim Halit Ziya Uşaklıgil olmaktadır. Yazmış olduğu Mai ve Siyah ile Aşk-ı Memnu adlı eserleriyle Türk Edebiyatı’ndaki Batı tekniğine sahip ilk roman örneklerini vermiştir. Realizm akımın etkisiyle yazmış olduğu eserleriyle Türk romancılığında önemli bir çığır açmıştır. Bununla birlikte Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahit Yalçın bu dönemde roman yazmış önemli sanatçıların başında ve SiyahBatılı anlamda Türk romancılığının başlangıcı olarak kabul gören bu eserde Ahmet Cemil adlı bir genç şairin hayalleri ve hayal kırıklıkları ele alınır. Yazar, Ahmet Celil’in gözünden dönemin gerçekliğini yaptığı gerçekçi betimlemelerle ortaya koymaya çalışmıştır. Betimlemelerdeki ustalıklar, önceki sanatçıların araya girip kendi düşüncelerini söylemeleri gibi kusurları ortadan kaldırması ve akıcı üslubuyla edebiyatımızda önemli bir tutan eserdeki kahramanlar Servet-i Fünuncu sanatçıları MemnuHalit Ziya Uşaklıgil’in bu dönemde yayımlamış olduğu bu roman, dönemin eğlence anlayışını yansıtmakla birlikte Batı’daki realist sanatçıların üzerlerinde durdukları “Yasak aşk” temasıyla oldukça tartışılmıştır. Bu romanıyla Halit Ziya, evliliklerdeki sorunları dile getirmiş ve yasak aşkların altında yatan nedenleri anlatmaya çalışmıştır. Döneminde büyük bir ilgi gören roman, sanatçının şaheseri olarak değerlendirilmiş ve Mai ve Siyah eseriyle birlikte Batılı ilk romanlardan birisi olarak Edebiyatı’ndaki ilk psikolojik romanımız olan Eylül, Mehmet Rauf tarafından 1900 yılında kaleme alınmıştır. Ruhsal çözümlemelerin oldukça güzel bir şekilde yapıldığı romanda Suad, Süreyya ve Necip karakterleri arasındaki aşk üçgenini konu olarak almakla birlikte bu kahramanların psikolojik tahlillerini geniş bir şekilde Fünun Dönemi’nde Roman PDF + VideoAşağıdaki bağlantılardan Deniz Hoca tarafından hazırlanmış olan “Edebiyat Ders Notları PDF” dosyası ile slaytını indirebilir, öğrencileriniz ve arkadaşlarınızla bağlantılardan Deniz Hoca tarafından hazırlanmış olan “Serveti Fünun Romanı PDF Çalışma Kağıdı” dosyası ile slaytını indirebilir, öğrencileriniz ve arkadaşlarınızla ÇEKEBİLECEK YAZILAR ⇒ PDF / Slayt ⇒ Serveti Fünun Edebiyatı ⇒ Serveti Fünun Sanatçıları ⇒ Serveti Fünun Edebiyatının Özellikleri ⇒ Ders Konuları ⇒ TYT Türkçe ⇒ AYT Edebiyat *Türk edebiyatında 1896-1901 yılları arasında faaliyet gösteren edebî topluluktur.*Çevresinde toplandıkları dergiden dolayı bu gruba “Servet-i Fünûn edebî topluluğu” da denilmektedir.*Servet-i Fünûn dergisi etrafında toplanan şair ve yazarlar, yeni bir edebî akımı başlattıklarını ifade edecek şekilde kendilerinden ve yayınlarından “edebiyât-ı cedîde” diye bahsetmişlerdir.*Bu hareket bir süre “yeni edebiyât-ı cedîdeciler” şeklinde hafife alındıysa da daha sonra kabul gördü.*Bu hareket, eski-yeni, yerli-Avrupaî edebiyat çatışmalarının doğurduğu önemli merhalelerden biridir.*1895 yılı sonlarında Hasan Âsaf adlı genç bir şairin bir beytinde geçen “abes” – “muktebes” kelimelerinin kafiye olup olamayacağı konusunda başlayan tartışma bu yeni edebiyat topluluğunun kurulmasına vesile olmuştur.*1896 yılına gelindiğinde Tanzimat’ın birinci ve ikinci dönem sanatçılarından bir kısmı ölmüş, bir kısmı da edebiyat hayatını noktalamıştı.*Bu sebeple edebiyat ortamında bir boşluk doğmuştu.*Recâizâde Mahmut Ekrem edebiyattaki bu boşluğun farkındaydı.*Ekrem Bey kendileri için yeni bir yayın organı olarak Servet-i Fünûn’u bulur.*Aynı edebiyat anlayışına sahip olan ve o zamana kadar değişik dergilerde yazan şair ve yazarlar bu tarihten sonra yavaş yavaş Servet-i Fünûn dergisinde toplanırlar.*Edebiyât-ı Cedîde’nin edebiyat görüşlerini yansıtan belirli bir beyannâmesi yoktur.*Edebiyatımızda gerçek anlamda Batı etkisi, Servet-i Fünun döneminde görülür.*Servet-i Fünun sanatçılarının hemen hemen tamamı Tanzimat Döneminde açılan yabancı okullarda eğitim görmüş ve Batı kültürüyle yetişmişlerdir.*Sanatçıların hepsinin eserlerinde Fransız edebiyatının ve Batılı akımların etkisi görülür.*Doğu-Batı mücadelesinin Batı lehine sonuçlandığı dönemdir.*Geniş halk toplulukları yerine az sayıdaki aydın topluluğuna hitap eden “Salon Edebiyatı” oluşturulmuştur.*Olay kahramanları aydın kesimden seçilmiştir.*Hikâye ve romanlarda olaylar İstanbul’da, saray ve konak çevrelerinde geçmektedir.*“Sanat, sanat içindir.” ilkesine bağlı kalmışlardır.*Meclis-i Mebûsan’ın kapatılışı, zamanla sansüre ve jurnallere dayanan bir rejimin oluşması, yazarları da siyaset ve toplum meselelerinde susmaya zorlamıştır.*Bu durum edebiyatta içe kapanma, kendi ıstıraplarını dile getirme şeklinde tezahür etti.*Siyasi ortam nedeniyle sosyal sorunlara eğilememişlerdir.*Tanzimat dönemimdeki kanun, hak, adalet gibi kavramlar bu dönemde terk edilmiştir.*Bireysel konulara ağırlık vermişlerdir. Aşk, doğa, karamsarlık, şahsi hayaller, melankoli …*Estetik değerlerde gelişme ve derinleşme görüldü.*Hep uzak ülkelere gitme hayaliyle yaşamışlardır.*Eserlerde okuru eğitme tutumundan vazgeçilir.*Fransız cümle yapısı Türkçeye uyarlanmaya çalışılmış; yapıtlarda devrik ve eksiltili cümlelere yer verilmiştir.*Tanzimat’ın başlangıcından beri sadeleşmeye doğru giden yazı dilini yeniden ağırlaştırmakla suçlanmışlardır.*Şiir ve romanlarındaki kadın ve erkek kahramanların adları da Sezâ, Sühâ, Behlül, Lâmia, Bihter, Peyker, Pervîn gibi müzikal değeri olan, fakat pek kullanılmamış isimlerdir.*Biri mücerret, diğeri müşahhas kelimelerden yapılmış, zihinde yeni imajlar uyandıran Farsça terkipler de bu dilin özelliklerindendir “Leyâl-i girîzân, inkisâr-ı hayâl, teb-i ümmîd, havf-ı siyâh” gibi.*Nazım şiir nesre düzyazı yaklaştırılmıştır.*Nazımda şiirde, parnasizm, sembolizm; nesirde düzyazıda, realizm, natüralizm akımlarını benimsemişlerdir.*Siyasi basılar nedeniyle tiyatrodan uzak durmuşlardır.*Yazılan oyunlarda konuşma diline yaklaşma çabası göze çarpar.*Tanzimatçılar her türde eser vermişken Servet-i Fünuncular genellikle bir türde yoğunlaşma ve iyi eser verme fikrini benimsemişlerdir.*Şiirde, anlamdan daha çok anlatıma önem vermişlerdir.*Şiirin konusunu genişletmişlerdir.*Divan edebiyatını –aruz ölçüsü dışında– reddetmişlerdir.*Büyük oranda aruz kullanılmıştır. Bir şiirde birden fazla kalıbı kullanılabilmiştir.*Hece ölçüsü, Tevfik Fikret tarafından “Şermin” adlı eserinde kullanılmıştır.*“Sanatkârâne üslup” ve yeni bir “vokabüler” söz varlığı oluşturma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanılmış, süslü ve sanatlı bir anlatım benimsenmiştir.*Ses, musiki, söyleyiş ve şekil özelliklerinin üzerinde durulmuştur.*Kimsenin kullanmadığı Arapça, Farsça yeni kelimeler ve ilginç terkipler kullanılmıştır.*”Tîrâje, şegaf, ibtikâ, pûşîde, tekattur, tebeşbüş, mükevkeb, müşemmes, mukmir, nevîn” gibi kelimeleri etimoloji kurallarını zorlayarak kullanmışlardır.*Beyit bütünlüğü yerine, konu bütünlüğüne önem verilmiştir.*Cümle, dize veya beyitte tamamlanmayıp özgürlüğe kavuşturulmuştur.*Şiirlerini “kafiye kulak içindir” anlayışıyla yazmışlardır.*Duygu ve hayal unsurlarını gerçeklere tercih etmişlerdir.*Şiirde üç değişik “biçim anlayışı” vardıra Batı’dan aldıkları sone, terza-rima, Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle kullandıkları müstezat serbest müstezat.c Bütünüyle kendi oluşturdukları biçimler.*Ferdiyetçi bir edebiyatın taraftarı olarak ortaya çıkan Edebiyât-ı Cedîdeciler’in hem ferdiyetçiliklerinin aşırılığından hem de Tevfik Fikret’in hırçın ve çabuk gücenir karakterinden dolayı aralarında çözülme başlamıştır.*16 Ekim 1901 tarihli Servet-i Fünûn’da Hüseyin Cahit’in tercüme bir yazısından dolayı geçici olarak kapatılan dergi bir süre sonra yeniden yayımlanmaya başladıysa da topluluk dağılmış ve dergi Edebiyât-ı Cedîdeciler’in yayın organı olma karakterini FÜNUN EDEBİYAT-I CEDİDE SANATÇILARITEVFİK FİKRET, CENAB ŞAHABEDDİN, HALİT ZİYA UŞAKLIGİL, MEHMET RAUF, HÜSEYİN CAHİT YALÇIN, SÜLEYMAN NAZİF İbrahim Cehdi, AHMED HİKMET MÜFTÜOĞLU, CELÂL SAHİR EROZAN, HÜSEYİN SUAT YALÇIN, HÜSEYİN SÎRET ÖZSEVER, SAFVETÎ ZİYA, ALİ EKREM BOLAYIR, FAİK ÂLİ OZANSOY, AHMET ŞUAYİP, AHMET İHSAN TOKGÖZ, SAFVET NEZİHİ, AHMET REŞİT REY, İSMAİL SAFA, SÜLEYMAN NESİBSERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI DIŞINDA KALAN SANATÇILARSERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNİN BAĞIMSIZ SANATÇILARIBAĞIMSIZ SANATÇILARHÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR, AHMET RASİM Servet-i Fünun Döneminin Genel Özellikleri 1 Sanat için sanat’ ilkesine beğlıdırlar. 2 Cümlenin dize ya da beyitte tamamlanması kuralını yıkmışlar ve cümleyi özgürlüğüne kavuşturmuşlardır. Beyitin cümle üzerindeki egemenliğine son verirler. Cümle istediği yerde bitebilir. 3 Servet-i Fünuncular aruz ölçüsünü kullanırlar. Ancak aruzun dizeler üzerindeki egemenliğini de yıkarak, bir şiirde birden çok kalıba yer vermişlerdir. 4 Onlar her şey şiirin konusu olabilir’ görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siayasal baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konularına eğilmişlerdir. 5 Şiirde ilk defa bu dönemde konu bütünlüğü sağlanmıştır. 6 Sanatkârâne üslup’ ve yeni bir vokabüler’ sözvarlığı yaratma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanmışlardır. 7 Kafiye kulak içindir’ görüşünü benimserler. 8 Şiirde üç değişik biçim kullanmışlardır. a Batı’dan aldıkları sone’ ve terza-rima’ b Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle kullandıkları müstezat serbest müstezat c Bütünüyle kendi yarattıkları biçimler 9 Şiirde olduğu gibi romanda da devrin siyasal baskıları nedeniyle sosyal konulardan uzak dururlar. 10 Romanda, romantizmin kimi izleri bulunmakla birlikte genel olarak realizme bağlıdırlar. 11 Romanda da dil ağır, üslup sanatkârânedir. 12 Roman tekniği sağlamdır. 13 Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma yoluna gittikleri için konular, İstanbul’un çeşitli kesimlerinden alınmalıdır. 14 Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir. 15 Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek fazla eğilmemişlerdir. 16 Her bakımdan Avrupalılaşmak gerektiğine inanmışlar ve Batının ilim, sanat ve edebiyatından yararlanmaya çalışmışlardır. 17 Dîvan edebiyatı büyük ölçüde zaafa uğratılmış, en ufak bir hamle yapamayacak hale getirilmiştir. 18 “Sanat, sanat içindir” anlayışı hakimdir. Bu yüzden sanatçılar halk yerine aydın zümreye seslenmişlerdir. 19 Ortaya koyulan edebî ürünlerin ağırlık noktasını aşk, tabiat, merhamet, sanatkârın kendi günlük yaşayışı ve yakın çevresi gibi ferdî konular ve psikolojik tahliller teşkil eder. 20 Şiir, hikaye, roman, edebi tenkit, makale ve mensur şiire çok önem verilerek bu türlerde Batılı örneklere ulaşılmış; tiyatro, mizah ve edebiyat tarihi gibi türler sönük kalmıştır. 21 Bu dönem şairleri, Dîvan edebiyatı nazım şekillerinin pek çoğuna yer vermediler. Verdiklerinde ise çok büyük değişiklik yaptılar. Ayrıca Fransız şiirinden aldıkları sone-terza-rimo gibi Batı edebiyatını klasik nazım şekillerini kullandılar. 22 Hece vezni önemsenmemiş, bu vezinle sadece çocuk şiirleri yazılmıştır. Aruza önem verilmiştir. Nazım, nesre yaklaştırılmıştır. Göze göre kafiye değil, kulağa göre kafiye anlayışı benimsenmiştir. 23 En kusurlu yönleri, dil ve üsluptur. “Sanat, sanat içindir” anlayışı ile hareket ettikleri için, konuşma dilinden uzaklaşarak, anlaşılamayan bir dil ile süslü, yapmacık bir söyleyişe yöneldiler. Benzer Yazılar

serveti fünun dönemi genel özellikleri